18 Ağustos 2009 Salı

GÜNÜMÜZDE VE TARİH SÜRECİNDE TÜRK BİRLİĞİ

Şüphesiz ki her milletin feyz aldığı bir kaynak vardır. Bu feyz kaynağını kurutan milletler tarih sayfasından silinmeye mahkûmdur. Binlerce yıllık tarihi olan Türk Milletinin feyz kaynağı da Türk 'Oğuz' Töresidir. Atalarımızın 'Her şey kalkar ama töre kalkmaz' sözü takdire şayandır. Mevzu bahis ettiğimiz Türk tarihinin Milli Kahramanı ve Atası Oğuz Han, Büyük Hun İmparatorluğunun kurucusudur. Türk Devlet Geleneği'nin temel taşlarını koyan Türk Hakanının vazettiği kanunlar 'Oğuz Töresi' olarak ün yapmış, 16 büyük Türk İmparatorluğunun güç kaynağı olmuştur. 24 Oğuz Boyunun atası olan Oğuz, Türk Töresini; disiplin, adalet, ahlak ve millete hizmet esası üzerine inşa etmiştir. Kanun sayılan bu törenin en büyük özelliği ise Türk Milletinin her zaman ve her yerde birlik içinde olması gerektiğidir. Atam Bilge Han ile onun gibi Türk Hakanları yurdun birliğine, dilin birliğine, bayrağın birliğine büyük önem verdiler. 'Türk yurdu bölünmez' dediler.
Tarihin her safhasında Türk, birlik içinde olduğu zamanlarda güç ve zenginlik kazanmıştır. Hükmettikleri topraklarda sömürü zihniyeti şöyle dursun; eşitlik, adalet ve Oğuz Töresi'ni esas almışlardır.

“Zafer ‘Zafer benimdir’ diyebilenin, muvaffakiyet ‘Muvaffak oldum’ diye başlayan ve ‘Muvaffak oldum’ diyebilenindir” Mustafa Kemal Atatürk

Yazıya ‘Zafer Bizimdir’ diyerek devam edeceğim. Türk Birliğine ilk adım Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla atılmıştır. Her safhasında şerefler taşan, her anında fedakârlığın, kahramanlığın ve vatanseverliğin coşup şahlandığı, Milli Mücadeleyi idare eden Türkiye Büyük Millet Meclisi, Ankara’da toplandığı zaman bu sadece bir meclis toplantısı değil, Türk Milletinin tarihinde yeni bir devir, İstanbul’da son bulan şanlı tarih yerine Ankara’da yeni bir devrin başlamasıydı. Türk Birliği daha o günlerden tüm dünyada hasretle beklenir oldu.

Türkiye Cumhuriyeti'nin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, Türk Birliği hakkında birçok açıklamada bulunmuştur. Doktor Zeki Bey ile daha o günden günümüze işaret ettiği bir konuşmasında Zeki Bey’e başının üstündeki haritayı göstererek; "Benim başımın üstündeki haritayı görüyor musun?” diye sordu, Zeki Bey “Evet Paşam” dedi. Atatürk “O haritada Türkiye’nin üstüne abanmış bir blok var, onu da görüyor musun?..” deyince Zeki Bey “Evet, görüyorum Paşa Hazretleri” diye cevap verdi.
Atatürk şöyle devam etti; “Hah, işte o ağırlık benim omuzlarım üstündedir. Bugün Sovyetler Birliği dostumuzdur.. Ancak yarın ne olacağını kimse bilemez. Tıpkı Osmanlı İmparatorluğu gibi, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu gibi parçalanabilir. Bizim dostumuzun idaresinde dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya, onları arkalamaya hazır olmalıyız.. Milletler buna nasıl hazırlanır? Manevi köprüleri sağlam tutarak... Dil bir köprüdür, inanç bir köprüdür, tarih bir köprüdür. Köklerimize inmeli ve olayların bizi böldüğü tarihimiz içinde bütünleşmeliyiz" diyerek Türk Birliği'nin kurulması çalışmalarına daha o günden başlanması gerektiğini vurgulamıştır.

Atatürk'ün birlik hususunda birçok vecizelerinden bir tanesi ise şöyledir: "Türk Birliği'nin bir gün hakikat olacağına inancım vardır. Ben görmesem bile gözlerimi dünyaya onun rüyaları içinde kapayacağım. Türk Birliği'ne inanıyorum. Onu görüyorum. Yarının tarihi yeni fasıllarını Türk Birliği ile açacak. Dünya sükûnunu bu fasıllar içinde bulacaktır. Türklüğün varlığı bu köhne âleme yeni ufuklar açacak. Güneş ne demek, ufuk ne demek o zaman görülecek." bu sözlerden de anlaşılacağı gibi Atatürk, Türk Birliği'nin kurulmasının hayati öneme sahip olduğunu vurgulamaktadır.

Çocukken ezberlediğimiz bir şiir de:
Bir avuçtan fazla insan değildik,
Bize dünya düşman oldu yenildik.

diyordu. Bu gün artık bir avuçtan epeyce fazla bir haldeyiz. Dünya bile bize düşman olsa yenilmeyeceğiz.

Tarih bize Türklerin iki önemli yenilgisinden bahsetmektedir. Bu yenilgilerden ilki Kök-Türk (Gök-Türk)’lerin karşısında çaresiz kalan düşmanlarının birleşmesi ve Kök-Türklere savaş açmasıyla mağlup olan Kök-Türklerin daha sonraları Ergenekon adını verecekleri yere sığınmasıyla son bulmuş, ikincisi ise 7 büyük ve birçok küçük devletin birleşmesiyle dünyanın büyük gücü Osmanlıyı yıkmasıyla sonuçlanmıştır.

Türk tarihi bize çok önemli bir şeyi ‘BİRLİK’ olmanın ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Türk birlik halinde olduğu dönemlerde meydana getirdiği üstün başarı ve ihtişamlı yaşamlarından ne kadar bahsetsek azdır. Türk Devletine ve gücüne karşı gelebilmenin en iyi yolu düşmanlarının birleşmesi olduğunu bilmenizi istiyorum. Bahsedeceğim asıl unsur şudur; bir Türk devletini yıkmak için 7 millet birleşiyorsa ve yenilgiyle yurtlarına dönüyorlarsa Türk Birliği’ni vücuda getirmiş Türk Devletlerini yıkmak için kaç dünya devleti gerekli varın siz hesap edin.

Günümüzde birlik içinde hareket edebilen Türk milletleri bu birlikteliğini TÜRK BİRLİĞİ çatısı altında resmi hale getirmesi gerekmektedir. Nasıl ekonomi, siyaset, askeri güç, sanayi, kültür (Hars), sanat ve diplomasi birbirine hizmet etmekte ve birbiri için gerekliyse Türk milleti olarak bizler de birbirimize ihtiyacımızın olduğunun farkına varmalıyız.

Vatanımızın, milletimizin birlik ve bekası için TÜRK BİRLİĞİ çatısı altında birleşmenin tam zamanıdır. Ülkelerimizin esas sorunu ekonominin liberalleşmesi sonucu toplumun kutuplaşmasıdır. TÜRK BİRLİĞİ ise toplumları kendi farklılıklarıyla bir araya getirecek, ekonomik, siyasi, askeri ve ticari iş birliği yapması ile Türk ülkelerinin refaha kavuşması sağlayacaktır.

Ayrıca TÜRK BİRLİĞİ sadece bölgenin değil dünyanın da en büyük söz sahibi olacaktır. Ekonomi de, siyasette, ticarette, sanayi de, teknoloji de, maden ve yer altı zenginliklerinin kullanımı ve hakkaniyetle dağıtılmasında ilk söz sahibi olacaktır. Sadece Türk milletinin değil son bir asırdır gözyaşı döken dünya milletlerinin de refahı, huzuru için TÜRK BİRLİĞİ’ne ihtiyaç vardır.

Sovyet Rusya’nın yıkılmasıyla Asya da güneş gibi parlayan ve hızlı adımlarla ilerleyen Türk Cumhuriyetleri olduğu bir gerçektir.
İşte Türkmenistan! Dünyanın en hızlı büyüyen ülkeleri arasında başı çekmektedir. Türkmenbaşı ile başlayan bu şahlanış Cumhurbaşkanı Kurbangulı Berdımuhamedov ile devam etmektedir.
Ve Özbekistan! Hızlı büyüyen ekonomisi ve doğru siyaset politikalarıyla bir devlet nasıl yönetilir tüm dünyaya göstermektedirler.
Sırada Azerbaycan! Türk’ün mihenk taşıdır. Acılar içinde geçen yıllardan sonra hemen toparlanan Azerbaycan Türk Harsının sonsuza kadar bekçisidir.
Ya Kırgızistan! Cumhurbaşkanı Kurmanbek Bakiyev liderliğindeki Kırgızistan Orta Asya’nın en liberal ve demokrat ülkesi konumundadır.
Tabi ki Kazakistan! Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev, bağımsızlığın ardından Kazakistan’da çok çabuk siyasi ve ekonomik istikrara kavuştuğunu söylemek onur verici.
Son olarak Kıbrıs! Yıllardır acılar içinde geçen yaşamlarından sıyrılarak dünya devletleri arasında yerini alması gereken Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, yaşayan en büyük Türklerden birini Rauf Denktaş’ı ve onun büyük ülküsünü unutmamıştır.
Bu Büyük Adamları sinesinden çıkarıp başının üstüne taşıyan Büyük Bir Millettir.
Büyük adamları büyük milletler yetiştirir.

Bu büyük devlet adamlarının her biri büyük Türk Ülküsü ile ülkülendikten sonra Büyük Adam olmuşlardır. Bu büyük Türk liderlerinin ve başkanlarının her birinin ülküsü birdir. Bu, Türk Birliği’nin kurulması ülküsüdür.
Büyük Devlet adamlarından Türkmenistan Cumhurbaşkanı Merhum Saparmurat Türkmenbaşı, bakınız Türk Birliği için ne diyor:
“Eğitim alanında ortak protokoller imzalanarak T.C. Hükümetinin kararı ile 1500’ün üzerinde Türkmen öğrencinin Türkiye’nin çeşitli eğitim kurumlarında eğitim görmeleri sağlanmıştır ve bu öğrenciler aldıkları eğitim ile Türkmenistan’a döndüklerinde Türkmenistan’ın gelişimine katkıda bulunmaktadırlar. Tarım, sağlık, kültür, askeri alanlarda da iki ülke arasında ortak protokoller imzalanmış olup, çalışmalar devam etmektedir.
“Biz bir millet iki devletiz” sözünü sıkça tekrarlayan Cumhurbaşkanı Büyük Saparmurat Türkmenbaşı’nın arzusu Türkiye ile ilişkilerin daha da artmasıdır. Kardeş devlet Türkiye, sadece ekonomik alanda değil eğitim, kültür ve daha birçok alanda gerçekleştirilen işbirliği ile genç Türkmenistan Cumhuriyetinin gelişiminde büyük katkılarda bulunmuş ve halende bulunmaktadır.
"Bu topraklar bizim sevgimiz, gayretimiz, alın terimiz, bereket olup Türkmen sofrasına geri dönmektedir. Ben hayata bu toprağı sevmekle başladım, ben bu toprağın bağrına sevgi olarak dönerim. Yüce Allahın emriyle, üçüncü bin yılın bölgesi başımıza düştüğü günlerde 1991 yılında Türkmenistan bağımsız devlet oldu. Her bir Türkmen, milletinin tarihi yazgısından, milli devletinden, cemiyetinden, onun bölünmez bütünlüğünden, ittifakından mesuldür. Bizim Dede Korkut gibi, Mahtumkulu gibi cevahir zihinli, elmas muhakemeli bilge kişilerimiz var. Yüce Allah bizi insan olarak yarattı. Her bir vatandaşımızın asil ve dürüst insanlar haline gelmelerine imkan sağlamak bizim mukaddes borcumuzdur. Gücünü gayretini, sevgisini, ömrünü bütünüyle ortaya koyabilen halkımız varken, bu toprağı cennete döndürüp, muhteşem altın cemiyeti kurmazsak ayıp olur! Aziz Türkmen halkım! Sen moralini yüksek tut, yaptığın işin hakkını ver, zenginleş, zenginleştir yurdunu!"
Türkmenbaşı’nın yazdığı ‘Ruhnama’ isimli eserinde yer verdiği bu sözlerini idrak etmemiz gerekmektedir. Bağımsızlığını kazanan Türk Cumhuriyetleri içinde bugün en gelişmiş olanı hiç şüphesiz Türkmenistan’dır. Dünyanın kaynak bakımından en zengin ülkelerinden biri olan Türkmenistan, Türkmen halkının müreffeh bir şekilde yaşaması için başta Devlet Başkanı Kurbangulı Berdımuhamedov olmak üzere tüm yöneticileri canla başla çalışmaktadırlar.
Türkiye ile ortak çalışmalarında her fırsatta Türk Devletlerinin birlik içinde olması gerektiğine vurgu yapan Merhum Türkmenbaşı, yukarıdaki sözlerinde Mahtumkulu’dan bahsetmektedir.

“Tireler kardeştir, uruk yandır”
Türkmen Boylarının birleşmelerini, birlikte hareket etmelerini, millet olabilmenin, tarih sahnesinde yeniden devlet kurmanın ilk şartı olarak gören Mahtumkulu’nun divanına baktığımızda, milleti birleştirici en önemli faktör olarak inanç birliği görülmektedir. O, bu birliğe ulaşamayan toplumları dağınık kabul etmektedir.
Dolayısıyla, Göktepe Savaşları ve ardından SSCB’nin dağılmasıyla birlikte hayata geçecek olan Türkmen Birliği’nin rüyasını daha o zamandan görmeye başlayan ve bunu her fırsatta çalışmalarına yansıtan Mahtumkulu’nun yüzyıllar öncesinden yaptığı çağrı şöyledir:

“Türkmenler bağlasa bir yere beli,
Kurutur kulzumu, derya-yı Nili,
Teke, Yomut, Göklen,Yazır, Alili,
Bir devlete kulluk etsek beşimiz.

Gönüller yürekler bir olup başlar
Tartsa yığın erir topraklar taşlar
Bir sofrada hazır kılınsa aşlar
Gösterirler ol ikbali Türkmenin.

Tireler kardeştir uruk yandır
İkballer ters gelmez hakkın nurudur
Mertler ata çıksa savaş sandır
Yor üstüne yörer yolu Türkmenin.”

Büyük Türk Devlet adamlarından bir başkası Bilge Lider Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev, Türk Dünyası’nın, Avrasya’nın ve Küresel düzenin gerçeklerini kavrayan; bu gerçeklerin gelecekte yaratacağı sorunları gören ve bilge devlet adamı kimliğiyle şimdiden çözüm önerilerini ortaya koyan bir liderdir. “Zaman, birbirimizi daha da yakınlaştıracak kardeşlik ve işbirliğine yönelik atılacak somut adımlarımızı sıklaştırarak, ortak etkinlikleri gerçekleştirmenin gerekliliğini göstermektedir” sözleriyle sorunlarımızın ortak olduğuna, çözümlerin de elbirliğiyle gerçekleşmesi gerektiğine vurgu yapmaktadır.
Türk Birliği’nin oluşmasında üstün gayret ve çaba gösteren Bilge Lider Nazarbayev emelini “Bizim bütünleşmemiz; bulunduğumuz coğrafyanın istikrarı, ekonomik bağımsızlığı ve istikrarlı gelişmemize götürecek yoldur. Ancak bu durumda biz, Türk Dünyası’nın parlak geleceğine sahip olabileceğiz. Türk Dili konuşan devletler, 21’inci yüzyılı parlak başarılara imza atarak başlattı. Ekonomi, siyaset ve uluslararası ilişkilerde büyük sonuçlara ulaştık. 21’inci yüzyılı hız kesmeden Atatürk’ün hayalini kurduğu Türk Birliği ve gelişme çağına dönüştürelim” sözleriyle açık olarak ifade etmektedir.
Atatürk’ü anlayan ve O’nun ideallerini hayata geçirme kararlılığı gösteren bilge lider Nazarbayev’e sahip olması Türk Dünyası için bir şans, fırsat ve imkandır.

Azerbaycan, Türk milletlerinin, harsımızın ve dilimizin ortak adıdır. Hemen hemen her Türk boyu ve milletinin dillerini anlar ve ortak harsta buluşturur. Azerbaycan bağrından birçok lider yetiştirmiştir. Bunlardan bir tanesi de büyük Türk lideri Haydar Aliyev’in oğlu İlham Aliyev’dir
Her fırsatta Türklerin ‘Bir Millet’ olduğuna vurgu yapan Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Kasım 2008 de Azerbaycan, Türkiye ve Türkmenistan cumhurbaşkanlarının görüşmesinde yaptığı konuşmada üç kardeş ülkenin devlet başkanlarının bir araya gelmesinin önemine işaret etti:
“Bu gün çok güzel bir gündür. İlk defadır ki, üç kardeş ülkenin cumhurbaşkanları üç taraflı olarak görüşlerimizi bildirdik. Bu görüşmelere çok büyük önem vermekteyim. Bizim aramızda dostluk, kardeşlik, alakalarının mükemmelleşmesi için de bu görüşmelerin çok güzel neticeleri olacaktır.
Bizi ortak bir tarih birleştirir, dil, müşterek medeni kökler birleştirir. Bu güzel zemin esasında üç müstakil ülkeyi öz siyasetine götürür, biz aramızda olan bu güzel, ananevi dostluk, kardeşlik münasebetlerinin inkişafı için çalışmaktayız.”

Milletlerin tarihi ve kültürel derinliğinin en önemli göstergesi edebiyatıdır. Çünkü edebiyat doğrudan doğruya milletin hayatından kaynaklanır ve onu yansıtır.
Türk Edebiyatı da Türk milletinin köklü tarihini, engin ruh halini, zengin kültürünü yansıtır. Bu nedenle edebiyatımızda aynen tarihimiz gibi asırlara ve coğrafyaya sığmayan bir karakter taşımaktadır.
Yusuf Has Hacip’le bilgeliğe doymuş, Kaşgarlı Mahmut’la kendini bulmuş, Dede Korkut’la soy soylamış, boy boylamış, Nasrettin Hoca ile güldürmüş, Yunus Emre ile hakka varmış, Fuzüli ile çöllere düşmüş, Köroğlu’yla coşmuş, Cengiz Aytmatov’la gürlemiştir.
Milleti millet yapan değerlerin varlığı gibi bu önemli kişilerde harsı (kültürü) hayatımızda, hemen herkesin bildiği, tanıdığı yol göstericiler, ışık tutanlardır. Ama bazıları vardır ki eserleri, düşünceleri yaşadığı halde duyulmamış ve isimleri unutulmuş niceleri bulunmaktadır.
Eserleriyle, yaşam mücadelesiyle hayatı pahasına katkı sağlamış, Azerbaycan’ın İstiklal Şairi Ahmet Cevat’ta bunlardan biridir.
Hepimizin bildiği ya da duyduğu o meşhur “Çırpınırdı Karadeniz” şiirini yazan Büyük Türk Şairi Ahmet Cevat ‘Susaram’ adlı şiirinde ise Türk Birliği’nin gerekliğini edebi dille haykırıyor:
“Men Türk evladıyam, derin aklım, zekam var,
Ne vahtacan çiynimizde gezecekdir yağılar?
Ne kadar ki, hakimlik var, mahkumluk var, ben varam,
Zülme garşı isyankaram, ezilsem de susmaram!”

kıtasıyla da günümüz Türk gençlerine önemli bir ders vermektedir. Başka bir şiirinde ise:
"Oldun yadlar oyuncağı
Yurdun arsızlar ocağı
Tapınma azgın şeytana
Yükseldi "birlik" sancağı
Sen ey yatan uyan, uyan!
Kıyamettir olmuş ayan!"

Azerbaycan da daha nice Ahmet Cevat’lar yaşamaktadır. Her biri bir cevher ve Edebi abide özelliğinde bu Türk Harsının bekçileri Türk var oldukça varlıklarını sürdüreceklerdir.

Bu satırlara bu ve bunlar gibi daha nice Türk büyüklerinden vecizeler aktarabilirim. İstiklal Şairi Mehmet Akif Ersoy’un bizlere İstiklal Marşı’nda söylediği söz ile yazıya son vereceğim. Bakınız Büyük Türk Şairi Mehmet Akif Ersoy ne diyor:
“Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın,
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.”
Mehmet Akif’den yine sır dolu bir şiir daha. Hakk Teâlâ gövdemizi siper edecek kadar önemli ne vaat etmiş olabilir? Bu yarından da yakın olan şey bir materyal mi yoksa Büyük TÜRK BİRLİĞİ mi?
Ancak hakikat olan bir şey var ki bende atalarım gibi Türk Birliği'nin bir gün hakikat olacağına inancım vardır. Ben görmesem bile gözlerimi dünyaya onun rüyaları içinde kapayacağım.
İhsan Serin

Hiç yorum yok: