Bu yazının sonunda birçoğunuz bana kızacaksınız biliyorum. Ancak fikirlerimi sizinle paylaşmak adına ve sizinde fikirlerinizle kendi eksiğimi tamamlamak için bunu yapma gereği duydum.
1. Her seferinde Osmanlı’dan ve onun büyüklüğünden ve biz Türkiye Türklerinin onların torunları olduğumuzdan dem vuruyoruz ya hani. Sorarım size; Türkiye topraklarına basan bir kişi gösterin ki Osmanlı torunu olmaya layık olan var mı?
2. Birçoğumuz tam olarak bilmediğimiz Türk tarihimizle övünür, her fırsatta bozuk Türkçemizle sağa, sola içi boş Türkçülüğümüzü anlatıyoruz ya hani. Sorarım size; hangimiz Oğuz Han’ın, Alparslan’ın, Osmancık’ın, Fatih’in torunu olmayı hak ediyoruz?
3. Bakıyorum da ‘aramızda inşallah yoktur’ bazıları pervasızca söylemlerde bulunuyor. Kürtler, Ermeniler, Aleviler vs. vs hakkında. Sorarım size; Türk tarihinden Alevi’yi çıkartın, Ermeni’yi çıkartın, Kürdü çıkartın. Çıkartalım onları, silelim hayatımızdan. Ancak bir şartla! Onlarla birlikte yaptığımız, onların yaptığı ve onlardan aldığımız eserleri yıkacak, kültürü defedecek, örf adetleri silecek, yemek, giymek ve folkloru unutacağız. Geriye ne kaldı. 1071’den sonra hiçbir şey. Özellikle Alevileri çıkartırsanız Türkü çıkartırsınız…
Artık düşünmenin zamanı geldi. Ya bilerek konuşalım, ya da susalım. Bu yazıda hatalıysam söz veriyorum bir daha sizi boş cümlelerle yormam. Yazmam.
Bilgi kutsaldır. Bilgi hakimiyettir. Bilgi bilim yapar, bilim teknoloji, teknoloji ise güç demektir.
Artık kendi değerlerimizi kavrayalım ve kendi öz varlığımızın, vicdanımızın ve zekamızın farkına varalım.
Geçmişimizden bahsetmek ve onunla gurur duymak çok ama çok güzel. Ama biz sadece gururlanıyoruz. Başka hiçbir şey yapmadan atalarımızla ve onların yaptıklarıyla gururlanıyoruz. Peki, onlara layık olabilmek için ne yaptık. Hiçbir şey sadece gururlanıyoruz.
Kendilerinin Türk olmadıklarını söyleyen ve kendi milletlerinin hürriyetleri için Osmanlı’yı hançerleyen Bulgarlara, Rumlara ve Macarlara ‘Sen Türksün’ diyoruz ve hatta haddimizi aşarak bunu ispat etme cüretinde bulunacak kadar ucuz Türkçülük yapıyoruz. Diğer taraftan Doğu Türkistan’da, İran’da, Musul ve Kerkük’te, Afganistan’da ve daha birçok yerde asıl soydaşlarımız acı, kıyım, esaret ve yoksulluk içindeyken Dünyayı Çin’in, ABD’nin tepesine yıkmıyoruz. Hatta ve hatta bunları görmezden gelip ABD’ye özenti ile bakıyor, AB’ye girmeye çalışıyor ve Çin’in mallarını kullanıyoruz.
Yapılmak istenen şeyde buydu zaten. Sizler ve Bizler de bu oyunun başarılı figüranlarıyız.
Peki, biz neredeyiz Katil Avrupa bizi Avrupalı saymıyor ‘Sen Asyalısın, Müslümansın’ diyor. Cahil Asya ise bizi dışlıyor ‘Sen laiksin Avrupalısın’ diyor.
Bizler ise karma karışık duygu ve düşünceler içindeyiz. Satılık kalemlerin her söylediğine inanıyor, kanıyoruz. Onlar ise yıllardır bizleri sağa, sola ve diğer taraflara ayırmış. Farkında değiliz biz bölünmüşüz bile. Tek geriye kalan bu bölünmüş olan gurupların topraklarını ayırması o kadar. Değerli varlıklarımız gözaltında ve hapishanelerde gözdağı ve işkenceye maruz kalıyor. Şimdi ‘Yok ya işkence etmemişler kendileri söylüyor’ diyeceksiniz. Ancak sorarım size bu yapılan işkence değil mi?
Bırakın aklınızı sağa, sola vermeyi. Ergenekon gider, Estergon gelir. Sonra da Malazgirt çetesi ne fark eder? Safsata.
Bu ülkeyi şeyhler, hoca efendiler, imamlar ülkesi mi yapacağız? Yoksa bu kansız, ruhunu satmış şeyhlerin, paraya tapan ağaların, saçma sapan cemaatlerin ve onun ucuz liderlerinin, hoca efendi bozuntularının elinden kurtaracak mıyız?
Allah bunlara Lanet yağdırsın.
Allah bunları ateşiyle yaksın…
Bunlardan ve diğer belalardan kurtulmanın tek çaresi var! TÜRK BİRLİĞİ…
Siz olun ya da olmayın TBD olsun ya da olmasın bu birlik kurulacak. Kurulmak zorunda. Artık dünya içinde bulunduğu kan, gözyaşı ve esaretten kurtulma yolu olarak Osmanlı’yı arar oldu. AB Genel Sekreteri kayıt dışı bir sohbette şunları söyledi:
‘Keşke Osmanlı’yı yıkmasaydık. Başımıza bela oldu bu iş. Ortadoğu’yu ve çevresini en güzel idare eden onlardı. Şimdi ise kan hiç dinmedi.’
27 Nisan 2009 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder