27 Mayıs 2012 Pazar

Gerçekten Sevildik mi?

  • Akordu bozuk hayatlarda yaşamaya devam etmek mi?
  • Yoksa hayatımıza yeni bir yön vermek mi? 
  • Ya da öfke tohumlarını daha da büyütmek mi? Unutmak mı? 
  • Ufak hataları hoş görmemek mi? 
  • Affetmek mi? Hangisi daha kolay? 
  • Bahaneler uydurmak mı? 
  • Nerede hata yaptım diye düşünmemek mi? Ya Hoşgörüye ne oldu? 
  • Geçen zamanda mı kayboldu? Yoksa biz mi unuttuk? 
  • Neler oldu da büyüdükçe, çocukluğumuzdan gelen o saf neşeyi kaybettik? 
  • Hayatın korkunç hızında nereye gidiyoruz diye kaç kişi soruyor kendine? 
  • Kaçımız bugünün güneşini hissediyor, tüm sıkıntıları o anda unutup, huzur buluyor? 
  • Fedakârlığa ne oldu? 
  • Kaçımız hatırlıyor fedakârlığın ne olduğunu? 
  • Yoksa o da mı bulunmaz mazimizle kayboldu oldu? 
  •  Kaçımız kendimize yalan söylemiyor? 
  • Kendini irdeleyebiliyor, dürüst olabiliyor, ne istediğini biliyor ve cesaretini toplayıp, hayallerinin peşinde gidebiliyor? 
  • Hangimiz gerçekten “biz” olduğumuz için sevildik? 
  • Kaçımız “doğru insanları” bulup, neden – sonuç ilişkilerine girmeden, kaygı denizinde boğulmadan değerini bildik? 
  • Ve Kaçımızın, "doğru insan” olmamıza rağmen, kıymeti bilindi? 
  • Peki, kaçımız ”kendi gerçek değerimizin” farkına vardık? 
  • Ve Kaçımız gerçek değerimizin farkına varıp da, içi kof ruhlara hayır diyebildik? 
  • Şu anda kaçımızın gerçekten dostu var? Söyleyin neler oluyor bize? 
  • Hep biz mi yanlışız, yoksa karşımızdakiler mi? 
  • Dürüst olmaya çalışan ve dürüstlükten korkmayan kaç kişi var aramızda? 
  • Dürüst olanlarda pes ediyor artık Farkında mısınız? 
  • Boşluk içindeki kalıplara sıkışmışız her birimiz. 
  • Nefes alamıyoruz, boğuluyoruz. Neden? 
  • Kaçımızın elinde ruhuyla konuştuğu aynası var? 
  • Ne kadar ruhumuza yabancılaştık? Farkında mısınız? 
  • Sadece bedenleri sever olduk. İçindeki ruhları yok saydık. 
  • Her şeyi bir anda yaşamayı ne kadar sever olduk… 
  • Beklemeyi unuttuk. Verilen sözleri tutmayı da. Söz verdikten sonra o sözü unutmak ne kadar moda oldu? Verilen sözleri unuttuk, yerine bencilliği koyduk. 
  • Güvenmeyi unuttuk. Yalanı çok sevdik? 
  • Bir yanımız riya, bir yanımız çıkar oldu. Peki, ”yalın sevgiye” ne oldu? 
  • Parayı hayatın en kıymetlisi olarak kabul ettik. Dostluğu unuttuk. Kırıldık. 
  • Kırıldıkça vicdanımızı kaybettik. Peki, hayatın asıl anlamına ne oldu şimdi? 
  • Kaçımız kendi yansımamızı dürüstçe ortaya koyduk ve bu benim dedik? 
  • Yapabilen kaçımız? Kaç kere kırıldı, incindi kim bilir? 
  • Farkında mısınız: “Biz yalansız, dolansız sevilmeyi ” unuttuk. 
  • Bunu bize karşı başarabilen insanlara inanmaz, güvenmez olduk. 
  • Onlara ” koca bir yalan” gibi bakar olduk. Çünkü biz ”yalın olarak sevmeyi, güvenmeyi” unuttuk. 
  • Peki, bu sonsuz ikilemde, sadece aklar ve karalar içinde, hangisi doğru? 
  • Kendimizi, olduğumuz gibi ortaya koyacak cesaret mi, yoksa maskeli baloda, bin bir maskeyle dans etmeye devam etmek mi? 
  • Eğer sevmediğin kişilerin yüzüne bakmak zorundaysan ve istesen de kaçamıyorsan; ‘Gülümseyerek ağlamayı öğreniyorsun demektir’. 
  • Ve geçmişteki kişilerin intikamını sizi gerçekten sevenden almayın. Bu onu gerçekten incitir. 
  • Unutmayın ki hayata iz bırakamazsınız hayat size iz bırakır. 
  • Hayatın alnınızda bıraktığı izleri paylaşacak kişileri elinizden kaçırmayın..

Hiç yorum yok: