skip to main |
skip to sidebar
- Akordu bozuk hayatlarda yaşamaya devam etmek mi?
- Yoksa hayatımıza yeni bir yön vermek mi?
- Ya da öfke tohumlarını daha da büyütmek mi? Unutmak mı?
- Ufak hataları hoş görmemek mi?
- Affetmek mi? Hangisi daha kolay?
- Bahaneler uydurmak mı?
- Nerede hata yaptım diye düşünmemek mi?
Ya Hoşgörüye ne oldu?
- Geçen zamanda mı kayboldu? Yoksa biz mi unuttuk?
- Neler oldu da büyüdükçe, çocukluğumuzdan gelen o saf neşeyi kaybettik?
- Hayatın korkunç hızında nereye gidiyoruz diye kaç kişi soruyor kendine?
- Kaçımız bugünün güneşini hissediyor, tüm sıkıntıları o anda unutup, huzur buluyor?
- Fedakârlığa ne oldu?
- Kaçımız hatırlıyor fedakârlığın ne olduğunu?
- Yoksa o da mı bulunmaz mazimizle kayboldu oldu?
- Kaçımız kendimize yalan söylemiyor?
- Kendini irdeleyebiliyor, dürüst olabiliyor, ne istediğini biliyor ve cesaretini toplayıp, hayallerinin peşinde gidebiliyor?
- Hangimiz gerçekten “biz” olduğumuz için sevildik?
- Kaçımız “doğru insanları” bulup, neden – sonuç ilişkilerine girmeden, kaygı denizinde boğulmadan değerini bildik?
- Ve Kaçımızın, "doğru insan” olmamıza rağmen, kıymeti bilindi?
- Peki, kaçımız ”kendi gerçek değerimizin” farkına vardık?
- Ve Kaçımız gerçek değerimizin farkına varıp da, içi kof ruhlara hayır diyebildik?
- Şu anda kaçımızın gerçekten dostu var? Söyleyin neler oluyor bize?
- Hep biz mi yanlışız, yoksa karşımızdakiler mi?
- Dürüst olmaya çalışan ve dürüstlükten korkmayan kaç kişi var aramızda?
- Dürüst olanlarda pes ediyor artık
Farkında mısınız?
- Boşluk içindeki kalıplara sıkışmışız her birimiz.
- Nefes alamıyoruz, boğuluyoruz. Neden?
- Kaçımızın elinde ruhuyla konuştuğu aynası var?
- Ne kadar ruhumuza yabancılaştık?
Farkında mısınız?
- Sadece bedenleri sever olduk. İçindeki ruhları yok saydık.
- Her şeyi bir anda yaşamayı ne kadar sever olduk…
- Beklemeyi unuttuk. Verilen sözleri tutmayı da. Söz verdikten sonra o sözü unutmak ne kadar moda oldu?
Verilen sözleri unuttuk, yerine bencilliği koyduk.
- Güvenmeyi unuttuk. Yalanı çok sevdik?
- Bir yanımız riya, bir yanımız çıkar oldu. Peki, ”yalın sevgiye” ne oldu?
- Parayı hayatın en kıymetlisi olarak kabul ettik. Dostluğu unuttuk. Kırıldık.
- Kırıldıkça vicdanımızı kaybettik. Peki, hayatın asıl anlamına ne oldu şimdi?
- Kaçımız kendi yansımamızı dürüstçe ortaya koyduk ve bu benim dedik?
- Yapabilen kaçımız? Kaç kere kırıldı, incindi kim bilir?
- Farkında mısınız: “Biz yalansız, dolansız sevilmeyi ” unuttuk.
- Bunu bize karşı başarabilen insanlara inanmaz, güvenmez olduk.
- Onlara ” koca bir yalan” gibi bakar olduk.
Çünkü biz ”yalın olarak sevmeyi, güvenmeyi” unuttuk.
- Peki, bu sonsuz ikilemde, sadece aklar ve karalar içinde, hangisi doğru?
- Kendimizi, olduğumuz gibi ortaya koyacak cesaret mi, yoksa maskeli baloda, bin bir maskeyle dans etmeye devam etmek mi?
- Eğer sevmediğin kişilerin yüzüne bakmak zorundaysan ve istesen de kaçamıyorsan; ‘Gülümseyerek ağlamayı öğreniyorsun demektir’.
- Ve geçmişteki kişilerin intikamını sizi gerçekten sevenden almayın. Bu onu gerçekten incitir.
- Unutmayın ki hayata iz bırakamazsınız hayat size iz bırakır.
- Hayatın alnınızda bıraktığı izleri paylaşacak kişileri elinizden kaçırmayın..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder